
Miras - Roman
Günün birinde büyükanası ölmüştü. Nasıl derhal aileleri perişan oldu! Kardeşler sanki kırk yıllık düşman imişler gibi birbirine darılmışlar, uzaklaşmışlardı. Ortaya büyük mal, miras davaları çıkmıştı. Herkes derhal dairesini, sofrasını ayırmıştı. Dört kız kardeş, dördü de bir köşeye çekilmiş bulunuyorlardı. Hatta ara yerde kapılar kapattırıldı, dışardan yeni kapılar açtırıldı. Herkesin bir akarda, bir evde gözü vardı. Gâh biri aleyhine birkaçı birleşerek, gâh ayrılarak, kadılara, vekillere, davalara, yalancı şahitlere, uydurma senetlere boğulmuşlardı. Zaman geldi ki artık bir çatı altında da oturamaz oldular. Birer birer konağı terke başladılar. Herkes, haline göre, birer tarafa çekilip gidiyordu.
Miras, Memduh Şevket Esendal'ın, kitap olarak yayımlanan üçüncü romanı olmaktadır. Belki de aslında, yayımlanan ilk romanıdır. Çünkü, bu roman, 15 Aralık 1340 (1924)-1 Eylül 1925 tarihleri arasında İstanbul'da 38 sayı yayımlanmış haftalık Meslek gazetesinde tefrika edilmiştir. Gazetenin kapanması üzerine, 38 tefrikanın sonunda romanın bitmediği, yarım kaldığı anlaşılmaktadır.
Romanın tefrikası, gazetenin her sayısında bir sayfa olarak sürdürülmüştür. İlk 7 sayıda gazetenin 15. sayfasında, sonraki 31. sayıda ise 16. sayfasında yer almıştır. Yazar, bu sırada Mustafa Memduh adını kullanmıştır. Ayrıca, bu gazetenin 35 sayısında hikâyeleri de yayımlanmıştır. 1908 yılında ilk hikâyesinin Tanin gazetesinde yayımlandığını, sonraki yıllarda Çığır ve Halka Doğru dergilerinde hikâyelerinin yer aldığını biliyoruz. Böylece, ilk kez çok sayıda hikâyesinin Meslek gazetesinde çıktığını söyleyebiliriz.
Miras, Silahtar Ali Paşa ailesinin, belirli bir aşamadan sonra yozlaşıp çözülüşünü anlatmaktadır. Romanın arka planında, II. Abdülhamit dönemi ve bu dönemde İstanbul'daki yaşamla fikir çalkantıları görülmektedir. Asım adlı gencin Sarayköy'den gelip bazı dernek üyeleriyle ilişkilerde ve girişimlerde bulunması, belki de Esendal'ın İttihat ve Terakki ile ilk ilişkilerinin yansıtılmasıdır. Romanda, böyle kendi yaşamıyla ilgili kimi bağlantılar görülmektedir. Sözgelişi, Fatih'te Karabeyler konağının Esendal'ın ailesinin konağı olduğu ve bugün bu konağın yerinde büyük bir bina topluluğunun bulunduğu ve bir sokağın da Karabeyler sokağı adını taşıdığı büyük oğlu Sayın Suat Esendal'dan öğrenilmiştir. Miras kavgalarının yapıldığı; Esendal'ın, bir ara Çorlu'ya gidip bazı işleri düzene sokmaya çalıştığı da bilinmektedir. Ayrıca Esendal, bu çözülüşün hikâyesini, son yıllarda yayımlanan başka hikâyelerinde de ele alıp işlemiştir. Hikâyeleri okunduğunda bu durum görülmektedir.
Belirtmek istediğimiz bir nokta da, romandaki "Sarayköy"ün Çorlu olduğudur. Bu da, romanda, yazarın özyaşamından izlerin bulunduğu yolundaki kanımızı artırmaktadır.
Romanda, yeni bir teknik kullanılmıştır. Ama, dil ve anlatım bakımından yenilikten söz edemeyiz. Dil ve anlatım bakımından Edebiyatı Cedide yazarlarının etkisi görülmektedir. O günkü Osmanlıca, bütün anlatımda egemendir. Osmanlıcanın bileşik sözleri, tamlamaları ve çoğullarla ilgili bütün kuralları uygulandığı gibi, sözcükleri de bol bol kullanılmıştır. Bu yüzden, kitabın sonuna bir sözlük eklemek zorunlu olmuştur.
Kitap olarak basılırken bu eskimiş sözcüklerin ve dil kurallarının bugünkü kuşakların anlayabileceği gibi yalınlaştırılması ve Türkçemizin kurallarına uydurulması düşünülmüştür. Fakat, kitap olarak yapılan bu ilk baskıda diline dokunulmaması ailesince istenilmiştir.
Miras'ın önceden yazılıp gözden geçirilmediği, haftalık tefrika boyutunda yazılıp gazeteye verildiği sanılmaktadır. Anlatımdaki bazı dikkatsizlikler, savrukluklar ve "cümle düşüklükleri" bunu güçlendirmektedir.
|